Читать книгу: «Kelt Mitolojisi», страница 3
Dördüncü Bölüm
Tanrıların Efsanevi Güçleri
Çoğu mitolojide olduğu gibi Kelt tanrıları, kendilerine özgü güçlerin yanı sıra, tıp adamlarının sahip olduğu varsayılan güçleri yansıtır. Bunlar, ölümsüz tanrıların gücü hakkında pek çok şey bilen Druidler tarafından öğretilen mitlerin konusuydu. Tanrılar ölümsüzdü ve onların meskeni, hiç kimsenin ölmediği “ebediyen yaşayanlar”dı. Caoilte, Tuatha Dé Danann’ı Aziz Patrick’e, kendisinin veya insanların aksine “solmayan ve uzun yaşayan” varlıklar olarak tanımlar. Başka bir deyişle “ölümsüzlükle donatılmış, bedensel biçimlere sahip periler veya ruhlardır”. Yine de ölümsüzlüğün onlara Goibniu’nun ölümsüz birasını içmeleri yoluyla Manannan tarafından verildiği söylenir, böylece “hiçbir hastalık ya da illet onlara uğramaz” ya da “onlar ne bozulurlar ne de yaşlanırlar”. Aziz Patrick, Bodb Dearg’ın kızına tanrıları formda ve çekici kalmalarını sağlayan şeyin ne olduğunu sorar ve kız şu cevabı verir: “Hepimiz Goibniu’nun ziyafetine katıldık; onlara ne acı ne de hastalık uğruyor.” Başka bir yerde bu ölümsüzlük, bazı kokulu meyvelerin yenmesine bağlı gibi görünüyor. Bu meyvelerden şu şekilde bahsedilir: “Onları yiyenlere hiçbir hastalık gelmez, ama onlar şarabın ve eski bal likörünün coşkusunu hissederler ve bir asır yaşında olsalardı tekrar otuz yaşında olurlardı.” Tuatha Dé Danann, Féinn’le bir maç oynayıp Vaatler Diyarı’ndan kızıl fındık, elmalar ve güzel kokulu meyveleri getirir. Meyvelerden biri toprağa düşer ve meyveleri bu erdemlere sahip olan bir üvez ağacı gelişir. Tanrılar, ağaçlarını korumak için adamlarından birini gönderirler: Demir sopasıyla üç darbe vurulana kadar öldürülemeyecek olan vahşi, tek gözlü dev Searbhan Loch-lannach. Bu dev, ağacın etrafında bir çukur açar ve geceleri bunun içinde uyur. Gündüzleriyse nöbet tutar. Fionn, iki savaşçıdan bedel olarak ya Diarmaid’in başını ya da bir avuç dolusu bu meyvelerden talep eder. Ama Diarmaid onları yener ve deve meyveleri sorar. Searbhan onları reddeder, ancak kahraman beceri ve güçle sopasını ele geçirip onu öldürür.
Bununla birlikte tanrılar, kendi ölümsüz topraklarında bile katledilir. Belki de bu, tanrılara ilişkin tarihi görüşün bir sonucu değildi; zira mit, başka yerlerdeki tanrıların (Dionysus, Attis, Balder, Osiris) yaptığı gibi onların ölümünü anlatıyor olabilir. Tarihi bakış açısı, mitlerin devamına engel olmamıştır. Ölümleri Tarihler’de kayıtlı olan ilahların çok sonraları hayatta olduğuna rastlanmaktadır. Oysa pagan dönemlerde doğan tanrı ve tanrıçalar, Hıristiyanlık döneminde yaşayan kişilere binlerce yıl sonra görünür. Bu uzun süreye rağmen, genç ve güzel kalmışlardır. Yine de tanrıların ülkesi ölümsüz, barışçıl bir yer olarak resmedilirken, insanlar yine de ona insan yaşamının bazı özelliklerini atfettiler. Bazı hikâyelere göre savaş, yaralar ve ölüm vardı. Tanrılar bile insanlar tarafından katledilebilir ve tanrıların insani tutkuları olduğu gibi, insani zaafları da olabilir. Mitin her yerinde böyle tutarsızlıklar söz konusudur.
Görünmezlik, doğuştan gelen veya bir manto giyerek veya Manannan’ın büyüsü Féth Fiada’dan elde edilen başka bir ilahi güçtü. Büyü, bu sayede görünmez hale gelen veya başka biçimlere bürünen Druidler, şairler ve Hıristiyan azizler tarafından da biliniyordu. Féinn tarafından desteklenen Midir’in oğulları Bodb’a karşı savaşırken, Midir’in oğlu ve Caoilte, Oscar’ın yaralarını iyileştirecek bir hekim bulmak için Oengus’un sídine gider. Sonra “çevremizde bir Féth Fiada ortaya çıktı, böylece görünmez olduk,” der. Bir pasajda Dagda görünmez olarak tasvir edilir ve Midir, “Biz görüyorduk ama görülmüyorduk,” der. Manannan, eşi Fand’ı almaya geldiğinde onu yalnızca tanrıça görür. Lug, Cúchulainn’e yardım etmeye gittiğinde, kahramanın düşmanları tarafından görülmez. Tuatha Dé Danann’ın İrlanda’ya vardığında yaptığı gibi, tanrılar bazen sihirli bir sisin içinde saklanır; başkaları tarafından görülmeden kalarak arzularına göre ölümlülere görünebilirler. Tanrılar muhtemelen ruhsal varlıklar olarak kabul edilmiyordu. Kelt inancındaki ölüler gibi, göz kamaştırıcı bedensel formlara sahiptiler ve yiyip içiyorlardı. Ancak vücut biçimleri, görünmez olabilmesi ve yerçekimi yasalarına tabi olmaması bakımından insanlarınkinden farklıydı. Tanrılar havada seyahat ediyorlar veya insanların başlarının üzerinde görünüyorlardı.
Öyleyse, görünür olduklarında neye benziyorlardı? Bazen ilahi bir ihtişamları olsa da insan biçiminde görünüyorlardı. Bazen Morrígan veya Kutsanmış Bran gibi çok büyük oluyorlardı, oysa Fionn’un yardımını arayan bir tanrıça, devasa Féinn ile karşılaştırıldığında bile devasaydı. Bazen sadece ölümlüler olarak görünürler ve tanrı olarak kabul edilmezler. Lug’un gizemli bir evde ölümlü bir ev sahibi olarak görüldüğü Cúchulainn’in doğumu ve Merlin’in babasıyla ilgili hikâyede bunun örnekleri bulunur (annesi dışında hiç kimseye görünmez ve daha sonra insan şeklini alır). Bazen bir kılığa girilir. Oengus ve Midir, Rib ve Eochaid’e, yularlı bir yük atıyla şövalye şeklinde görünür ve onlara gitmelerini söyler. Tanrılar ayrıca, Midir’in Etain’e sevgilisi Ailill olarak göründüğü veya Manannan’ın ikincisinin karısına Fiachna olarak göründüğü veya Pwyll ve Arawn’ın şekil değiştirdiği zaman olduğu gibi bazı fanilerin suretine bürünüyorlardı.
Hayvan biçimlerine girdiklerine de rastlanır. Bunlardan en sevileni kuş şekliydi. Morrígan, Cúchulainn’e bir kuş olarak görünür. Kahramana âşık olan Devorgilla ve hizmetçisi de öyle. Llew bir kartal şeklini alır. Bude, âşığını ziyaret etmek istediğinde üvey kardeşiyle birlikte kuş şeklini almıştır ve aşığının kocası Nár, onları öldürmüştür. Midir ile Etain, Fand ile Liban birbirine bağlı kuşlar olarak görülüyordu. Tanrılar veya síde, bir hikâyede geyik olarak görünür. Yine, “Dönüşüm Savaşı”nın ünlü halk masalında ifade edilen ilahi şekil değiştirme fikri, Galler ve İrlanda masallarındaki Keltlerin yeniden doğuş fikriyle birleştirilir. Hanes Taliesin isimli bir on altıncı yüzyıl Galler hikâyesi, bu fikrin yeniden doğuş olayının önüne eklendiği daha önceki şiirlere dayanmaktadır. Şekil değiştirmenin Taliesin’e atfedilmesi o kadar yaygındır ki bu fikrin, Yunan Proteus mitinde ve Vikram ditya’nın Hindu hikâyesinde olduğu gibi, onun hikâyesine eklenmesi şaşırtıcı değildir. Şiirde Taliesin, onun dönüşümlerini tasvir eder ve ekler:
“Keşfedilen bir tahıl oldum
Bir tepe üzerinde yetiştim…
Bir tavuk kızıl pençeleri ve tarağıyla
Aldı beni.
Dokuz gece dinlendim
Karnında bir çocuk.”
Hanes Taliesin, kahraman ve Cerridwen hakkında daha önceki mitleri temsil eder, ikincisi bir Brython tanrıçasıdır. Bir gölün altında yaşayan Cerridwen, oğlu için planladığı ilhamı aldığı için Gwion Bach’a düşman olmuştur. Tanrıça onu takip eder ama o kendini bir tavşana dönüştürür ve kadın bir tazı şeklini alır. Ardından çift art arda balık ve su samuru, kuş ve şahin, buğday tanesi ve tavuk olur. Cerridwen, tavuk olup tahılı yutar. Güzel bir çocuk doğurup onu denize atar. Ancak çocuk Elphin tarafından kurtarılır ve Taliesin adını alır.
Dönüşüm savaşının çoğu versiyonunda rakipler erkektir. Bu nedenle biri diğerini doğuramaz. Ama Táin Bó Cúalnge için bir giriş hikâyesi olan İki Domuz Çobanı (Cophur in dá muccida) adlı İrlanda mitinin derleyicisi ustaca bir yöntemle bu zorluğun üstesinden gelmiştir. Domuz çobanları ikincil tanrılardı (Munster síd kralı tanrı Bodb’un çobanı Friuch ve Connaught síd kralı Ochall Oichni’nin çobanı Rucht). Bunlar her şekle girebilirlerdi ve aralarında dostluk vardı. Münster’de meşe palamudu olduğunda, Rucht domuzunu orada besliyordu ve Friuch da aynı şekilde sürüsünü Connaught’a getiriyordu. Ancak insanların arasında bir tartışma çıktı ve Friuch, Munster’in palamudunu yememeleri için Rucht’un domuzuna büyü yaptı, Rucht da Friuch’un domuzlarına aynısını yaptı. Domuzlar zayıfladığında, tanrılar görevlerini çobanlardan aldılar ve Friuch ile Rucht’u kuzguna dönüştürdüler. İkisi birer yıl boyunca Connaught’ta ve Munster’da kavgaya tutuştular. Kendi hallerine geri dönerek daha çok ceset olacağını ve onlar yüzünden feryatlar duyulacağını ilan ettiler. Şimdi su canavarları şeklini aldılar ve bir yıl boyunca Su-ir’de ve diğer bir yıl boyunca da Shannon’da görüldüler. Birbirlerini yiyip bitirdiler ve tepeler kadar büyük göründüler. Sonunda insan olarak karaya çıktılar ve Ochall’a güçlerini sınamak için başka şekiller almaları gerektiğini söylediler. Şövalyeye dönüşüp üç gün üç gece savaştılar. Birbirlerini öyle yaraladılar ki ciğerleri dışarı çıktı. Sonra iblise dönüştüler. İnsanların üçte biri onları görünce korkudan ölüyordu. Başka bir yorumdaysa geyiklere ve ejderhalara dönüşmeleri eklenir. Sonunda, biri Connaught’ta bir pınarda, diğeri Ulster’de Cruind nehrinde olmak üzere solucan oldular. Kraliçe Medb bir gün su çekmek için pınara gelir ve bu rengârenk küçük hayvan tabağına atlar. Kadın onunla konuştuğunda hayvan birçok şekle büründüğü söyler ve Ailill’i kocası olarak almasını buyurduktan sonra nehre geri döner. O gün Fiachna, Cruind nehrinde yıkanırken küçük bir canavar görünce korkar. Bu küçük canavar ona işinin iyi gitmek üzere olduğunu ve kendisinin Bodb’un çobanı olduğunu söyler. Diğerinin Medb’e yalvarması gibi, Fiachna’dan onu bir yıl boyunca beslemesini ister. Daha sonra ona diğer canavarla gelecekteki bir dövüşten söz eder. Ertesi gün, Medb’in ineklerinden birinin diğerini yutması gibi, Fiachna’nın ineklerinden biri onu su içerken yutacaktır. Sonuç olarak Medb’in ineği Findbennach’ı (Beyaz Boynuz) ve Fiachna’nınki Donn veya Cúalnge’nin Kahverengi Boğasını doğurur. Daha önce hiçbir boğa feryat etmeye cesaret edememiştir ve İrlanda’da onlar yüzünden büyük bir savaş meydana gelir. Dindsenchas, domuz sürülerinin aldığı yedi şekilden bahseder, ancak yalnızca beş tanesini tanımlar (domuz çobanları, kuşlar, kurtlar, alabalık ve solucanlar) ve ayrıca Donn’un boğasının Beyaz Boynuz tarafından nasıl öldürüldüğünü anlatır.
Bir Batı İrlanda koleksiyonunda bu mite bezer bir halk hikâyesi vardır. İki kahraman, belli bir yaşa gelinceye kadar insan olarak, sonra yaşlanıncaya kadar yavru köpek, genç boğa, aygır ve kuş olarak birbiriyle savaşırlar. En sonunda biri ölür, cesedi diğerinin üzerine düşer ve onu öldürür. Burada yeniden doğuş olayına rastlanmaz.
Kral Mongan’ın karısını Leinster kralından nasıl kurtardığını anlatan hikâyede, başarıları aslında ilahi bir adaşının başarılarıdır. Mongan, bir din adamı kılığına bürünür ve hizmetçisini de başka bir din adamının kılığına sokar, böylece kralın kalesine giriş ve karısıyla görüşme hakkı kazanır. Onu öper ama hizmetçi kadın bağırınca, sihirli nefesini ona doğru üfler ve gördüğü şey zihninde artık net değildir, ardından keskin bir çivi oluşturur ve kadın bunun üzerine düşüp ölür. Ancak karısını kurtarma girişimi başarısız olur ve o, daha sonra Connaught kralının oğlu Aed kılığına girerek bir cadıyı Aed’in güzel karısı Ibhell’in şekline dönüştürür. Leinster kralı ona âşık olur ve Mongan’ın karısını onun için sahte Aed ile değiştirir. Ama çift kaçar ve kralın Ibhell’i bir cadı şeklinde bulmasından dolayı çok nefret duyar. Mongan ayrıca, üzerinde daha önce hiç kimsenin bulunmadığı köprülü bir nehir yapar ve içine şekillerine büründüğü iki din adamını yerleştirir.
Tanrılar da aynı şekilde birbirlerini dönüştürebilirdi. Etain, yeniden doğuşuna ön hazırlık olarak Fuamnach tarafından bir böceğe dönüştürülür. Ler’in çocuklarının da kıskanç üvey anneleri tarafından kuğuya dönüştürüldüğünü gördük. Ler onların şarkı söylediğini duyar, ama tanrı olsa da tıpkı Manannan’ın Aoife’yi kıskanç Iuchra’nın soktuğu turna biçiminden değiştiremediği gibi, onların büyüsünü bozamaz. Tanrılar üç yüz yıl boyunca kuğuların müziğini dinlerler ve bu müziği duyan herkes mutlu olur. Birçok eziyet çektikten sonra kuşlar, Bodb’un oğullarıyla karşılaşırlar. Oğullar onlara tanrılardan söz eder. Fionnghula eski dönemdeki mutluluklar hakkında şarkısını söyler. Kadın da Manannan’ın saf öğretisinin, Bodb’un davetlerinin, Oengus’un sesi ve öpücüklerinin tadını çıkarır. Çocukların büyüleri bozulduktan sonra Hıristiyan inancına göre nasıl öldüklerini gördük. Bu eski ve dokunaklı efsanenin Hıristiyanlığa özgü bir sonu vardır: Ler’in çocuklarının kaderini ilk başta nasıl anlattığı bilinmez.
Tanrılar fanilere de dönüşüyordu. Morrígan, Odrus’un göz kulak olduğu bir ineğe bir boğa getirir. Marrígan, Cruachan mağarasına gittiğinde inek boğayı takip eder. Odrus mağaranın içinden içerdeki síde gider, ama orada uyuyakalır ve tanrıça onu uyandırır. Üzerine büyülü sözler söyler ve ondan bir su birikintisi oluşturur. Bu kısmen, elflerin Aige’i bir geyik yavrusuna dönüştürdüğü ve İrlanda’ya gönderdiği başka bir hikâyeyle benzerlik göstermektedir. Daha sonra öldürülür ve ondan geriye nehre atılan bir su torbasından başka bir şey kalmaz. Nehir o zamandan itibaren onun ismiyle anılır. Daha ilginç bir dönüşüm, tanrı Oengus’un dört öpücüğünü birçok kuşa dönüştürdüğü dönüşümdür. Öpücükler, Erin’in soylularını hicvetsin diye yapar ancak bir Druid strateji yaparak onlara engel olur. Görüldüğü gibi, Oengus’un öpücükleri Fionnghula için çok değerliydi. Hıristiyan belgelerinde, adil kişilerin ruhları bazen beyaz kuşlar, kötülerin ruhları da kuzgunlar olarak ortaya çıkar (muhtemelen pagan kökenli bir anlayış).
Son olarak, Tuatha Dé Danann’ın anılarının ve güçlerinin sonraki yüzyıllarda nasıl hayatta kaldığını göstermek için O’Donnell’ın Kerni hikâyesinden alıntı yapılabilir. Burada Manannan, on altıncı yüzyıl İrlanda’sının tarihi şahsiyetlerinin evlerindeki bir köylü veya hizmetçi olarak görünür. İnsanlar üzerinde uyutucu bir etkisi olan hiç duyulmamış bir müzik çalar. O, harika bir sihirbazdır. Çantasından tazı, tavşan, köpek, çocuk ve kadın çıkarır. Hepsi, bir buluta doğru fırlattığı ipek bir ipe tırmanır. O, şifa mucizeleri gerçekleştirir; bir adamın kafasını çıkarıp tekrar yerine takar. Gittiği her yerde birdenbire ortadan kaybolur, nereye kaybolduğunu kimse bilmez. Halk hafızası, eski tanrı anlayışının çoğunu bu şekilde korumuştur.
Beşinci Bölüm
Fanilere Yardım Eden Tanrılar
Yunan mitolojisinde tanrılar, insanların yardımına koşarken temsil edilir. Hıristiyan efsanesinde azizlerin savaşta bir ordunun üzerinde uçup orduya önemli ölçüde yardım ettiği görülür. Aynı şekilde Kelt mitinde tanrılar genellikle insanlara karşı naziktirler ya da bazen kendi amaçları için onlara yardım ederler.
Böyle bir efsane, altıncı ve yedinci yüzyıllardaki tarihi Ulster kralı Mongan ile ilişkilidir. Mongan, tanrı Manannan’ın oğludur ve annesi fani bir kadındır. Görüldüğü üzere, şekil değiştirme güçlerine sahiptir ve ilahi topraklarda yetiştirilmiş olmasının yanı sıra, oraya özgürce erişebilir. O, kahraman Fionn’un yeniden doğuşu olarak kabul ediliyordu; bu nedenle, Hıristiyan tarihi döneminin bu kralı hakkında anlatılan hikâyeler, belki de aynı ada sahip olan, çok daha eski bir efsanevi kral veya tanrı hakkında zaten anlatılmış olmalıdır. Bu efsanelerden ikisinde, tanrının Mongan’ın babasına karısına duyduğu arzu için nasıl yardım ettiği anlatılır. Kısa hikâyede Ulster kralı Fiachna, İskoçya’da yanlarında korkunç bir savaşçı olan Sakson ev sahiplerine karşı yardım etmek için Aedan’a gider. Savaş sırasında Fiachna’nın karısına soylu bir yabancı görünür ve onun sevgilisi olmasını ister. Kadın onu küçümseyerek reddeder, ancak daha sonra ziyaretçinin, korkunç savaşçıdan dolayı tehlikede olduğunu söylediği kocasının hayatını kurtarmak için yumuşar. “Oğlumuz ünlü olacak ve adı Mongan olacak. Maceralarımızı ve beni onun yardımına gönderdiğini kocana anlatacağım.” Yabancı bunu yapar, ardından savaşçıyı öldürür ve Fiachna’ya zafer kazandırır. Mongan doğduğunda Manannan’ın oğlu olarak biliniyordu çünkü Manannan, şafakta kraliçenin yanından ayrılırken adını açıklamıştı.
Daha uzun yorumda Fiachna, Lochlann kralı tarafından bir kötü cadıya ineği (ineğin eti iyileşmesi için tek çareydi) için teklif edilen dört ineğin takasında teminat haline gelir. Daha sonra cadı, Fiachna’yı verdiği sözü tutmayan kralla savaşmaya zorlar. Lochlann kralı zehirli koyunları salana kadar her şey yolunda gider, sonrasında Fiachna’nın adamlarının yüzlercesi ölür. Gümüş bir broşla tutturulmuş yeşil pelerinli, başında altın bir taç ve ayaklarında altın sandaletler olan bir savaşçı belirip koyunları kovacak kişiye Fiachna’nın ne ödül vereceğini sorar. Fiachna, sahip olduğu her şeyi vereceğini söylediğinde savaşçı, “karınla yatmak için İrlanda’ya gitmenin nişanı olarak” yüzüğünü ister. Fiachna bunu kayıtsızca kabul eder. Yabancı (Manannan), Mongan Finn (Adil) adında muhteşem bir çocuğun doğacağını duyurur. “Oraya senin suretinde gideceğim, böylece karın lekelenmeyecek.” Fiachna ayrıca Lochlann kralı olacaktır. Pelerininden zehirli bir tazı çıkaran Manannan, tazıyı koyunların üzerine saldığında kraliçeye Fiachna olarak görünür. Mongan’ın doğduğu gece kraliçenin hizmetçisi Mac an Daimh adında bir erkek çocuk doğurur. Fiachna’nın rakibi Kara Fiachna’nın karısı ise Dubh Lacha adında bir kız çocuğu dünyaya getirir. Bunlar, muhtemelen aşk tanrısının çocuklarıydı. Mongan üç günlük olduğunda Manannan onu Vaatler Diyarı’na götürür ve on altı yaşındayken geri getirir. Bu arada Fiachna Dub, diğer Fiachna’yı öldürdükten sonra Ulsterliler, Mongan’ın eyaletin yarısını ve Dubh Lacha’yı karısı olarak elinde tutması konusunda pazarlık yapar. Kraliçesiyle oynarken, “koyu, siyah perçemli ve ufak tefek din adamı”, Mongan’ı hiçbir şey yapmadığı için azarlar ve topraklarını geri alması için ona yardım teklif eder. Mongan onunla gider; Fiachna’yı öldürürler ve tüm Ulster, Mongan’ın olur. Bu din adamı Manannan’dır ama onun dönüşümü, diğer yorumda olduğu gibi, hikâyenin bir Hıristiyan kâtip tarafından değiştirilmesinin sonucudur. Daha sonra Mongan, Dubh Lacha’yı Leinster kralının ineğiyle takas eder. Ancak o, kralın evinde yaşarken bir yıl beklemesi için onu ikna eder. Mongan’ın ilahi topraklarda öğrendiği sihirli güçleriyle onu nasıl geri kazandığı daha önce anlatıldı. Bran’ın Yolculuğu’nda Manannan, Mongan hakkında bir kehanette bulunur. Bran’a Fiachna kraliçesine nasıl gideceğini, ondan síd halkını ihya edecek bir oğlu olacağını söyler. Sırları açığa çıkaracağını, her şekle gireceğini (ejderha, kurt, geyik, somon, fok), tanrının yiğit kahramanın yanına prensler vereceğini ve onun öğretmeni olacağını anlatır.
Bu hikâyeler, içerdikleri Hıristiyan unsurlarının yanı sıra, pagan kökenlidir ve tanrıların yarı tanrı oğulları ve tanrıların insanlara yaptığı yardımlara dair pagan fikirlerini yansıtır. Merhum Bay Nutt, Mongan hikâyesinin herhangi bir gerçek veya hayali kahramana uyarlanabilecek bir Kelt mitinin (fani bir anne ve doğaüstü bir babanın çocuğu olan, babasından büyülü özellikler almış, ilahi topraklarda onunla ilişkilendirilmiş ve ölüm anında oradan geçen harika bir çocuk hakkında) bir biçimi olduğunu ileri sürdü. Mongan’ın sonunda oraya gittiğini varsaymıştı. Bu varsayımı, Mongan’ın Manannan’la “canlı yürekli diyarda” dolaşmasından ve oradan Aziz Columba’yı görmeye gelişinden bahseden dizelere dayandırmaktadır. Mongan, Ulster’da böyle bir mitin kahramanıydı. Daha sonra İrlanda’nın her yerinde popüler olan başka bir yerel efsanede Fionn, benzer bir Briton mitinde ise Arthur’du.
Tanrıların ölümlülere yaptığı yardımla ilgili efsane, ihtiyaç anında ona yardım eden tanrı Lug’un oğlu Cúchulainn’in hikâyesinde tekrar görülür. Cúchulainn, Medb’in ordularına karşı tek başına savaşır; zira Medb, Ulster’ın askerleri hastayken orayı işgal eder. Cúchulainn, yüzlercesini öldürür ve şimdi, araba sürücüsü Loeg; sarı saçlı, gümüş broşlu yeşil bir manto giymiş, güzel, uzun boylu bir savaşçının yaklaştığını söylediğinde Cúchulainn, öfkeyle ve büyük bir sıkıntıyla yüzünü buruşturur. Elinde kalkan, beş köşeli mızrak ve cirit vardır. Savaşçı gelince bunları kullanır; ancak Medb’in savaşçılarına görünmez olduğu için “kimse ona saldırmıyor ve o da kimseye saldırmıyordu.” Cúchulainn, bunun yardımına gelen sídenin arkadaşlarından biri olması gerektiğini haykırır ve öyle olduğu ortaya çıkar; zira savaşçı, sídden babası Lug’dur. “Yaralarım ağır,” der Cúchulainn, “iyileşmelerinin zamanı geldi.” Lug ona üç gün uyumasını söyler. Ordularla savaşırken bir yandan tılsım mırıldanır ve kahraman uyur. Lug sadece onun için savaşmakla kalmaz, Mag-Tured savaşı hikâyesinde iyileştirme gücüne sahip olduğunu iddia ettiğinden, oğlunun yaralarını şifalı bitkilerle iyileştirir ve Cúchulainn uyandığında diri ve güçlüdür. Bununla birlikte tanrı, her ikisinin de yaptığı işlerin ünü Cúchulainn’de kalmasın diye ona daha fazla yardım etmez. Kahraman şimdi Vaatler Diyarı’nın değerli bir giysisi olan görünmezlik elbisesini giyer. Ona bu elbiseyi Manannan vermiştir. Manannan, Druidizm veya büyücülükte onun üvey babası olarak da adlandırılır ve Cúchulainn’in “síde arkadaşları”, insan güçleri onları başarısızlığa uğrattığında ölümlülerle arkadaş olan leannan sighe ile (periler) karşılaştırılabilir. Rakibi Ferdia, síde arkadaşlarının onları düşündüğünde nasıl yardımına koştuğunu söylemediği için onu azarlar; ancak Cúchulainn, Féth fiada’nın Mile’ın oğulları tarafından herkese gösterildiğinden, Tuatha Dé Danann’ın görünmezliği kullanamayacağını veya sihir yapamayacağını söyler. Bununla birlikte Táin Bó Cúalnge’nin Stowe elyazmasından alınan bu pasaj, son ifadesinde diğer elyazmalarında bahsedilen diğer olaylarla tutarsızdır.
Diğer kahramanlara Manannan yardım eder. Usnech’in Oğullarının Trajik Ölümü’nde (Longes mac nUsnig) Naisi’ye tanrı tarafından verilmiş bir kılıcı vardır. Bu kılıcın erdemi arkasında hiçbir darbe veya iz bırakmamasıdır. Bazı silahları Féinn tarafından ele geçirilmiştir. Diarmaid’in crann buidhesi (sarı saplı bir mızrak) vardır ancak bu silah, kırmızı saplı başka bir sihirli mızrak (gaí dearg) kadar güçlü değildir. Diarmaid’i öldüren domuza karşı hiçbir şey yapamamıştır ve Diarmaid, Grainne’in tavsiye ettiği gibi gaí Deargı yanına almadığına pişman olur. Bu mızrakların saplarını kullanarak etrafını saran düşmanların üstünden sıçrayarak onlardan kaçar ve ayrıca başka bir durumda bir uçurumdan atlamak için “Manannan’ın sihirli değneklerini” kullanır. Bunların yanı sıra, Manannan’ın veya Oengus’un kılıcı olan moralltacha sahiptir.
Diarmaid hakkında şöyle denir: “En güçlü Manannan mac Ler ile sen çalıştın ve Vaatler Diyarı’nda ve körfezli kıyılarda büyüdün; Dagda’nın oğlu Oengus seni en iyi şekilde eğitti.” Oengus ve Grainne, Fionn tarafından takip edildiğinde Diarmaid’e rahatça yardım eder. Oengus, etraflarının bir ormanla çevrili olduğunu öğrenir ve Féinn tarafından bilinmeyen düşmanın içinden geçerek, kaçan çiftin pelerininin altına girmesini ister; onları takip edenin haberi olmadan onları ortadan kaldıracaktır. Diarmaid gitmeyi kabul etmez ama tanrıdan Grainne’i görünmeyen uzak bir ormana götürmesini ister. Oengus görevi yerine getirir. Diarmaid ormana yanına geldiğinde bir ateş ve Oengus tarafından hazırlanan bir yemek bulur. Oengus onları bırakmadan önce Diarmaid’i gitmemesi gereken yerler konusunda uyarır. Diarmaid ve Grainne Dubhros’un canlandırıcı ağacına sığındıklarında Oengus eskisi gibi görünmez olarak gelir. Ancak her savaşçı sırayla Diarmaid’in kellesini almak için ağaca tırmanmalıdır. Diarmaid, onları aşağı atarken onlara kahraman şekline sokar. Ancak Féinn kafaları kestiğinde, gerçek suretleri geri gelir ve hile ortaya çıkar. Oengus her ikisini de götürmek ister ama yalnızca Grainne’i götürmekle yetinmesi gerekir. Onu sihirli pelerini içinde görünmeden Brug na Boinne’e taşır. Burada Diarmaid, Fionn’un kendisine karşı gönderdiği cadının başını taşıyarak onlara katılır. Oengus şimdi Diarmaid ve Fionn arasında üvey oğlunun talep ettiği koşulları ayarlayarak barış yapar. Son olarak, Diarmaid’in ölümüne Fionn’un hilesi neden olduğunda Fionn, Oengus ve Tuatha Dé Danann’ın onları yakalamaması için kaçmalarını tavsiye eder. Trajediden haberdar olan Oengus, çabucak gelip cesedi görünce bağırır: “Dokuz aylıkken seni Brug na Boinne’e götürdüğümden beri, dün geceye kadar seni gözetleyip düşmanlarına karşı dikkatle korumadığım bir gece bile olmadı, ey Diarmaid. Fionn’un sana karşı kalkıştığı ihanete, onunla barış içinde olduğun her şeye yazıklar olsun.” Sonra bir ağıt söyler ve cesedi Brug’una taşıyarak, “Onu hayata döndüremeyeceğime göre, her gün benimle konuşması için ona bir ruh üfleyeceğim,” der. Oengus’un, efsanelerdeki ölüleri hayata döndüren vahşi tıp adamları veya tanrılardan ya da Titanlar tarafından parçalandıktan sonra Dionysos’a hayat veren Demeter’den daha az gücü vardır. Ancak bu hikâye, bir tanrının bir faniye duyduğu sevginin neredeyse eşi bulunmaz bir örneğidir. Oengus’un, Brug’unda çocukken Diarmaid’e duyduğu aşka ve bir yabandomuzuna onunla aynı yaşam süresine sahip olması için büyü yapıldığında, tanrının asla bir domuz avlamaması için onu büyülediğine Fionn bizzat tanıktır.
Bir başka ilginç örnek, annesi tanrıça olan Fraoch’un hikâyesinde bulunur. Bir ejderhayı öldürdüğünde, síd kadınları gelip taşır ve yaralarını iyileştirirler. Aynı şekilde Cúchulainn tarafından bir geçitte öldürüldüğünde, yeşillere bürünmüş o ilahi kadınlar gelip onun için yas tutarlar ve cesedini síde taşırlar. Fraoch suya yaklaşmamalıdır, çünkü bu onun için tehlikelidir ve annesinin kız kardeşi tanrıça Boann, “Kara Su’da yüzmesine izin vermeyin, çünkü oraya kanını akıtacak,” der. Başka bir hikâyede tanrıça Morrígan, Conaire’in Druid’i Tulchainde’ye yardım eder. Druid, Lugmannair’in kızı Dil’in kendisiyle birlikte Falga Adası’ndan (ilahi toprak olarak kabul edilen Man Adası) kaçmasını dilemektedir. Dil, kendisiyle aynı zamanda doğan bir öküzü sevmektedir ve Tulchainde’nin onu yanına alması konusunda ısrar eder; Morrígan ona karşı dostça davranır ve isteği üzerine onu Mag mBreg’e getirir. Morrígan, Cúchulainn’e hem düşmanca hem de dostça davranır. Dolayısıyla Arthur anlatısındaki doğaüstü ama belirsiz şahsiyete benzer: Bazen yardım eden, bazen karşı çıkan Gölün Hanımı.
Бесплатный фрагмент закончился.